Otobüs 76O
Sefaköyden iki çocuk bindi zannedersem orta kapıdan, şoföre gözükmeden arkaya kadar geldiler. Genç bir kızın yanına iliştiler genç kızı rahatsız etmemeye çalışarak. Tek kelime konuşmadılar, anlayamadım milletlerini ki bir önemi de yoktu zaten.
Genç kızın elindeki akıllı telefona bir süre gözleri takıldı sonra kaydı ikisinin de gözleri;
Hayatın erken yorduğu küçük vücutlardan önce kız olan genç kıza yaslanıp uyudu sonra da erkek olanın düştü kafası, kucağında bir poşet dolusu kağıt mendille. Hani çok yorgun olduğumuzda yer seçmeden uyuruz ya ağzımızın kenarından da salya akar ya bir taraftan, işte öyle daldı uykuya...
Genç kız tiksinir de kolunu çeker mi diye baktım hiç rahatsız olmadı, kolunu da çekmedi, bir an tebrik etmek geldi içimden hem kendisini hem ailesini hatta 'ya ablacım telefonunu ver de şu çocuklarla bi fotoğrafınızı çekeyim belki de dünyada en merhametli olabileceğin anı yaşıyondur şu an' demek istedim, ama malum tip kayık amk 'kim la bu kapkaçcı mı' diye düşünebilir zira ortam göt olmuş.
Yanımdaki gençlere takıldı kulağım birisi 'biz de ayakkabı beğenmiyoruz' deyince erkek çocuğun daha bu yaşta nasırlaşmış ayaklarında ayakkabılarının da olmadığını farkettim. Bizim ayakkabılarımız var ama çok şeyimiz eksik, onun belki de sadece ayakkabısı yok kimbilir?
Acımak insani bir duygu muydu?
Hayat acımıyorsa insana acımak düşer miydi?
Başkasına merhamet etmek ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki ne kendimizi bu kadar büyük ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur.
diye okumuştum bir kitapta... https://www.instagram.com/p/BUzz3QJAvT7/
Tam evlenmek üzereydik, ve birden ilişkimizin baştan aşağı bir düğün organizasyonuna dönüştüğünü farkettim. En küçük detayı bile takıntı haline getiriyorsunuz. İnanın düğün davetiyesinin kalınlığı bile aranızda mesele oluyor çünkü; konuşacağınız başka bir konu yok, varsa yoksa bu düğün töreni.
İlişkilerin Sahteliği
Diyelim ki tiyatroya gittiniz, dünyanın parasını harcayıp hayatınızın en sıkıcı gecelerinden birini geçiriyorsunuz. Biri size 'iyi zaman geçirdiniz mi?' diye sorduğunda da ikinizde evet diyorsunuz, evet harikaydı! Ne kadar fazla para harcarsanız o kadar fazla eğlendiğinizi söylüyorsunuz çünkü; siz bir çiftsiniz ve birbirinizle olmaktan mutlu olmanız gerekiyor. Gerçek düşünceleriniz paylaşabileceğiniz bir başkasını asla hayatınıza sokmuyorsunuz ve bu kısır döngü devam edip duruyor.
Ne kadar hoş öyle değil mi?
Peki O'nu Hiç Sevdiniz mi?
Birbirimizden çok hoşlandığımızı söyleyebilirim. Bence olan biten buydu. İlk anlar nasıldır bilirsiniz değil mi? Kendinizi bir alet kutusunda birbirine çok iyi uyan iki alet gibi hissedersiniz, ama ilişkinin devamında 'Sen yat canım ben biraz televizyon seyredip geleceğim' demeye başlarsınız ve birden kendinizi eski ilişkilerinizde yaşadığınız ateşli anları izlerken bulursunuz öyle değil mi? Şunu demek istiyorum; 'üst katta güzel bir kadın benimle sevişmek için bekliyor, yatağa uzanmış benim yanına gelmemi bekliyor' peki ben napıyorum? Alt katta oturmuş biz zamanlar bir barda tanıştığım ateşli bir hatunla yaşadığım ateşli anları tekrar tekrar izleyip kendimi tatmin ediyorum. Düşünebiliyor musunuz? Hadi ama biraz dürüst olun; 'hangimiz ara sıra geçmişte yaşadığımız en güzel anları izleyip o duyguları yeniden tatmadık ki'?
Geçmişi Hatırlamayan Zihinler Mutluluk Verir mi?
Tek eşliyimidir! Şu an için elimdeki starbucks fincanına sadığım.
Kadın;
Somut delilleriniz olmadıkça sizi aldatmaya, size yalan söylemeye meyillidirler. Yıllar önce tespit ettiğim gibi 'Asil kadın ama neitcede sadece bir kadın'. İlk yargı tüm cinsiyetler için geçerli midir yoksa sadece kadına mı özgüdür, yoksa Schopenhauer'in dediği gibi 'Kadınlar aptal varlıklar mıydı?' Eğer öyleyse neden insanın kendisiyle savaşmasına sebep olan şey bir kadın? Ayaklarınızın yere değmesi ne kadar uzun sürerse ilerdeki yaşantınızda daha fazla hata yapmanız, yalan söylemeniz daha olasıdır. 'Utanç' geçmişte kaldı diyerek kapatılmaz. Utanç bir insanın yıllar boyu bilinçaltında sakladığı en değerli hazinesidir. Bu onun insan olduğunu, aciz olduğunu unutturmayacak bir hazinedir.
25/05/2017 İnsan sevdiğini olduğu gibi sever, olmasını istediği gibi değil, demiş Tolstoy! Buna karşıyım ben, asıl olmasını istediğimiz gibi seviyoruz bizi sevsin istiyoruz. Intihar etsin, ölsün, ardında mektup bırakıp ölümünden bizi sorumlu tutsun, ömür boyu ifadeye gidelim, mahkemelerde sürünelim,sevdiğini, sevildiğimizi bilelim zafer kazanalım sonra ölsün bana ne... gözyaşlarımızın artık akmadığını öğrendiğimiz gün yaşamaya başladığımızı anlarız aslında...
25/07/2018 bir sene önce yazmışım hatta daha fazla... bu geçen zaman içinde sizde 'Seni Seviyorum'ları hep duydunuz, ailenizden, flörtünüzden, 'sexbody'inizden, eşinizden ama bir yarar sağlayamadınız yarar dediğim hemen para gelmesin akla, severken ''birbirinin karasularına girmemek''ten bahsediyorum. Sıradan birisinin sizi sevdiğine inanmanız için o sıradan birinden ne beklerdiniz; sizi pahalı mekanlara götürmesini mi, pahalı hediyeler almasını mı, sizi sürprizlere boğmasını mı, veya garanticiyseniz iyi bir banka hesabı mı? Siz daha sizin neyin mutlu edeceğini kararlaştıramamışken, ne aradığınızı bilmeden yol çıktığınız için bu sorunun cevabını da bilmiyorsunuz ama bunu itiraf etmekten korkarsını ki şimdi bu konu ile ilgili sokağa çıksak ki çıkmış adamlar görüyorsunuz; (https://www.youtube.com/watch?v=PfHHk4z_ILo) sizde böyle saçma sapan ve geçici şeylerde bahsedeceksiniz. Bu soruya verebileceğiniz bir cevap yok boşuna düşünmeyin. Aşk mı Para mı siz bu ikilemden kurtulmaya çalışın ikisi de bi boka yaramaz. Aşk mı dediniz İnsanın seks yapma dürtüsüyle alakalı, para yine insanın seks dürtülerinin aracı. Elbette seksi kötülemiyoruz ama çoğunuzun mutluluğunun kaynağı yine birçoğunuzun tabu gördüğü seks.
Herşey yaklaşık 2 hafta önce arkadaşıma hal hatır sormamla 'ya pencere önüne de karga yuva yapmış, bozmaya da kıyamadım. yazın pencereyi de açamıycam yandım ben bu yaz' diye sitemiyle başladı belki de bu duyduğum en duyarlı sitemdi ve ilginçti bunu söyleyen nasıl ki kuş türlerinin zekisi kargaysa karga yine hata yapmamıştı. Zeki bir adamın penceresinin önüydü yuvasını kurduğu yer. Bunu bir şekilde bilinçaltıma ittim, tarih geldi anneler gününeee, karga belgeselinden dur bir iki kayıt, bir iki belgeselci kanala mail vb. patladı o gün anneler günü mesajı ''1 hafta önce penceremin önüne yuva yapan kargaya kıyamadım, şimdi o da anne daha 4 günlük. Resmini çekerdim ama beni görürse bir daha yuvaya gelmez diye ona da cesaretim yok, annesiz çocukları görüyoruz sonuçta ya da profesyonel makinalarımız yok. eğitim yardımın da bulunur musunuz annesiz büyüyen çocuklar derneğine varsa tabi. eğer kazanıyorsanız reklamdan. ne var yani bunu yapsanız anneler günü aşkına. twitter da bunu yanınlasa 140 karakter kuralını bir kere bozsa'' herkese giydirdik burda herkese serpiştirdik.
Kargaların kuluçka süreleri 18 gün olup yuvadaki yumurta adedi 4-6 arasındadır bizimkinin resimde 4 yumurtası olduğu göüzüküyor ama tam 6 tane yavrumuz var.
bir karganın dişi mi erkek mi olduğunu sadece dış görünüşüne göre bakarak söylemeyeyiz. DNA, kan testi cinsiyeti belirler. kapitalist sisteme para kazandıracak bir canlı olsaydı eğer karga, emin olun daha açılmamış yavruların göz kapaklarından bile anlarlardı kargaların cinsiyetlerini Kargaların zeki hayvan olduklarını hepimiz biliriz. Nasıl zeki peki?
2013 yılında yapılan bir araştırma, kargaların beynindeki bir bölümün insanların beynindeki prefrontal korteksle -beyinde düşünmenin büyük oranda gerçekleştiği ve yüksek zeka seviyesinin kaynaklandığı yer- kıyaslanabileceğini ortaya koydu. Kargalar gelişmiş bir hippocampuse sahiptir - beynin hafızadan sorumlu kısmı- ve kargalar, hem tehditkâr hem de tehditkâr olmayan çok sayıda bireyi hatırlayabilir. Eğer bir tehdidi hatırlarsalar büyük ihtimal bu tehdit, onların mahallesine geldiğinde onu unutmayacaklardır.
Kargalar, ölü bir karganın etrafında toplandığında, bu ölümün çevrelerindeki bir tehditten dolayı olup olmadığını anlamaya çalışırlar. Kargalar, sürülerindeki ölümlerden ders çıkarırlar. Kargalar inanılmaz derecede zeki kuşlardır. Bütün kozmopolit kargagil ailesi en zeki hayvanlar arasında gösteriliyor. Kargalar mükemmel problem çözücülerdir; kendi aletlerini yapabilirler ve onları kullanabilirler. Bunun yanında karmaşık bir sosyal yapıları vardır.
Karga sürülerinin duygusal zekâlarının seviyesinin merak edildiği ve 2 yıl süren deney boyunca, Washington eyaletindeki 100 bölgede, kargalar için yiyecek bırakıldı. Beslenmelerine izin vermeden önce 25 tane gönüllü insana -sıklıkla yer değiştirtilen- yüz ifadelerini maske ile gizlemeleri ve yiyeceğin yanında durmaları söylendi.
Bu sürekli değişimin amacı her biri her seferinde yeni bir tehdit potansiyelini temsil eden belirli bireylerin davranışlarını kargaların hatırlayıp hatırlamayacağını anlamaktı. -eğer rahatsız edici maskeler zaten yeterince ürkünç değil ise tabi ki-. Gönüllülerden, doldurulmuş ölü bir kuşu ellerinde tutmaları istendi. Bu kuşlar güvercin, karga ya da karga avcısı kırmızı kuyruklu doğan gibi bir kuş idi. Kontrol olarak ise bazı gönüllülere ellerinde ölü bir şey olmadan durmaları için talimat verildi. Bazı şanslı kargalara ise etrafta ürkütücü insanlar olmadan veya ölü kuşlar olmadan yemeklerinin tadını çıkarması için izin verildi.
Ne zaman ki ölü kuş, maskeli bir erkek ya da kadın tarafından kullanılsa, kargalar diğer kargalara ötmeye- özellikle alanda bir tehlike olduğunu bildirmek için- başladılar. Bu süreç "ötme" olarak biliniyor. Tahmin ettiğiniz gibi karga ve kırmızı kuyruklu doğan kombinasyonu en yoğun ötmeyi üretti.
bu arada allaha bir kez daha iman ettim sen bizi bağışla yarabbi. kargamıza çok iyi bakıyoruz gece yumurtalarını rahat görsün diye onu ürkütmeyecek bir şekilde ışıklandırıyoruz yuvayı üstte görüldüğü gibi. Belki de bu ışığa borçluyuz yuvadaki yumurta adedinin maximum sayıda olmasını, ışık romantik ve seksi..
Ayrıca kargalar kendi türlerine, diğer kuş kuzenlerinin kendi türlerine gösterdiğinden daha fazla ilgi gösterirler. Elinde ölü bir güvercin tutan maskeli insan daha az paniğe, daha az ötmeye neden oldu. Yani daha fazla mahalle gözetlemesine de diyebiliriz.
Karga sürüsü, elinde herhangi bir türden ölü karga tutan -özellikle yanında bir doğan durduğunda - maskeli insanla temas kurduğunda, o insan elinde ölü bir karga olmasa bile altı haftaya kadar sürü tarafından tehdit olarak görüldü.
Kargalar, sürülerindeki ölümlerden ders çıkarırlar.
misafirimizi ürkütmeden (maç izlerken ) :) kaydettiğimiz bir video Halojen
Kargalar ateş yakabilseydi ölülerimizi yakacak mıydık?
Habil ile kabilin hikayesi, kutsal kitapta insanı en çok etkileyen hikayelerden biri. Dünyada ilk insan ölümünü anlatıyor. Aynı zamanda ilk cinayet. Bir kardeş diğerini öldürüyor. Tanrının bir kardeşi diğer kardeşe tercih etmesi. Her şey Tanrının Adem ile Havva’yı cennetten kovması ve onların iki çocuk yapmasıyla başlar. İlk doğan çocukları Kabil, çiftçi oluyor. Genç kardeşi ise bir çoban. İki kardeşte şükrediyor. İki kardeşte adaklarını sunuyorlar. Kabil kendi ekinleriyle tanrıya ulaşmaya çalışıyor, Habil ise, Tanrı adına kendi sürüsünden ilk doğan kuzuyu kurban ediyor. Tanrı Habil’in adağını kabul ediyor. Görünür bir sebebi olmadan Kabili’in adağını redediyor Kabil daha başarılı olan kardeşini kıskanıyor. Bunun üzerine Kabil kardeşine kızıyor ve saldırıyor, sonra öldürüyor. İncil’de Kabilin kardeşini öldürmesiyle Tanrı tarafından lanetlendiğini anlatılıyor. Onu sonsuza kadar yuvasından kovuyor ve dünyada yalnız başına dolaşmaya mahkum ediyor. En sonunda Kabil Cennet bahçesinin doğusundaki Nod ülkesine yolculuk ediyor. Bir daha yuvasına asla dönmüyor.
Habil, temiz bir kalbe sahip olup, Kabil ise, şeytani duygulara sahip olduğundan tanrı tarafından dışlanmıştır. Kabil’in Habil’e kini ise; kız kardeşi ile evlenmek istemesi. Aslında kardeşini örnek alacağı yerde ona kin beslemiştir. Kardeşini öldürmesini ise; içindeki şeytan söylemiştir. Ölüm kavramını ona tanıtmıştır. Şeytan Kabil’e şeytani düşüncesini yaptırdıktan sonra Havva’ya oğlu Habil’in öldüğünü söylemiştir. Havva ölümün ne olduğunu şeytana sormuştur. Şeytan ise ölümü; bir daha yemek yememek, yaşamamak birlikte olamamak diye tanımlamıştır. Bunun üzerine Havva feryat ederek ağlamaya başlamıştır. Yeryüzünde ilk keder, göz yaşı bu hikaye ile başlamıştır. Kabil Habil’i öldürdükten sonra ne yapacağını bilemez ve o sırada bir karganın ölü bir başka kargayı gömdüğüne şahit olur, bu yüzden Habil'i Tanrıdan saklamak için toprağa gömer. Karga her ne kadar düşünebilse de günümüze kadar ateş yakamamıştır. Kabil, Habil’i sadece öldürmekle kalmayıp, bir dünyayı da yok etmiştir. Çünkü Habil’in soyuna da son verilmiştir. Kabil’in kız kardeşi ile evlendiği, bir oğul sahibi olduğu, bir şehir kurduğu ve medeniyetin ışığını yaktığı belirtiliyor. Habil ile Kabil’inhikayesigünümüz için büyük bir önem taşır. Çünkü ilk keder, ilk acı, ilk bağışlama günümüze kadar ulaşmıştır.
Kuran-Kerim
Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermesi için yeri deşen bir karga gönderdi. O: «Eyvah, şu karga olup da kardeşimin cesedini gömemedim ha!» dedi ve artık pişmanlığa düşenlerden olmuştu. (Kur-an 5/31)
2 Haziran 2017 tarihinde ilk yavru dünyaya geldi
Dünyaya gelen yavrulardan en fazla en fazla bir yada iki tanesi hayatta kalırmış yuvada ölen yavruları da ebeveyn kargalar yuvadan aşağı atarmış.
Bizde şu an 3 tane yavru var;
4 Temmuz 2016 Pazartesi
ORGAZM...
Orgazm iki cinsel organın buluşması sonucu olan haz değildir
sadece.
Büyük ve yıkıcı savaşların, büyük göçlerin temelinde Freud’un İd’i yani ilkel benliği yatar. Bu da tek insanın ya da kitlelerin mutlu olma amacıyla yaptıkları aktivitelerdir.
Hitlerin 2.Dünya savaşında şehirleri yavaş yavaş ele
geçirirken duyduğu haz tam olarak buydu ama savaşın sonuna doğru işler kötü
gittiğinde orgazmdan sonra uyumak ya da sigara içmek isteyen ama yanında
kendisine sarılıp öperek mutluluğunu, minnetini göstermek isteyen kadın olan erkek gibi hissediyordu kendini. Konuyla alakasını kuramayabilirsiniz ama yine de bunu söylemeden geçemeyeceğim; Kadınlar yıldızlar gibi olmalı geceleri ortaya çıkıp gündüzleri kaybolmalılar.
Osmanlı devletinin zirvede olduğu şahika dönemine orgazm
devri demek yanlış olmaz aslında
Napolyon savaş kazandıkça küçük ölümü tadıyordu. Yani bu
adamlar iç çamaşırları hep ıslak gezerlermiş amk :D
Cinsel psikolojide: Freud’a göre dışarı boşalma, geri çekme,
korunma (erkek için) insanı nevrotik hasta yapar gerçek bir orgazm ancak sıvı
transferi sağlayan sağlıklı cinsel organların sağlıklı birleşiminde sağlanır bu
da insanı ruh haline olumlu etki eder. Orgazmı öğrenen bir kadının sikerim
romantizmi dediğine insanlık tarihi şahit olmuştur :D
Orgazmdan sonra düşünün, sorgulayın! Temel ihtiyaçlarınızdan birini karşıladığınız için daha sağlıklı düşünebilirsiniz.
Swarm da bulunduğun yerde kiminle berabersin diyor " ben yalnızlığı nasıl etiketleyeyim" amk, zaten bulsam s2cem
Yalnızlığın kelime anlamı sözlüklerde bulunandan çok daha farklıdır aslında okuyunca soyut bir kavram olarak algılarsınız ama özde somuttur çünkü sizden parça koparır.
Yalnızlık insana verilen en kötü hediyedir aslında ve yaratıcı tarafından verilmiştir diye tasvir edilir, bu cümleyi kuramayacak bir çok insan tarafından böyle tanımlanmak istenir genelde.
Ceza gibi gözüken yalnızlık aslında yaratanın verdiği en büyük nimettir, kadın gibi...İnsan var olduğu sürece tüm bilgi ve birikimini yalnızlığa borçludur. Bunun farkında olan insanlar yaratanın en sevdiği yaratıklarıdır.
Küçük yaşta birincil olarak annesini veya daha sekonder yapıda olan babayı kaybeden çocuklarda bu kavram daha erken oluşur oyun döneminde sevdiği oyuncaktan ayrılan çocuk bunu daha sonra öğrenir. Okul evresinde annesine veya babasına benzettiği öğretmeninden ayrılan çocuk bunu daha sonra öğrenir. Okul ilerledikçe edindiği arkadaşlarından ayrılan çocuk sıralamada 4.dür. 5.Olarak ergenlik yıllarında karşı cins arkadaşından ayrılan yarı insan gelir. Hayatın her evresinde bunu bize öğreten bir dizi olaylar ömür haritasında bir bir belirlenmiştir ki bu da eşi ve benzeri olmayan usta bir sanatçının işidir. Sanatçı en büyük örneği kendisine bir eş bir arkadaş seçmeyerek vermiştir "eğer yalnızlık iyi bir şey olsaydı her yarattığı şey için en iyisini dileyen kendisi için de dilerdi".
Yalnızlığın en büyüğü 'aşk'ından değil, aşk yarasını en iyi saran dostlarından ayrıldığın zaman yaşarsın çok banal olarak aşkım diye tabir ettiğin yetişkinle her şeyi konuşamaz her şeyi paylaşamazsın. Dostlar bu sınıftan tamamen ayrılır Mevlana'nın dostu Şems-Tebrizi'den ayrılığından dolayı üzüntüsü bu olguya mistik örnektir. Bu ayrılıktan dolayı kendinde yalnızlığın vermiş olduğu bir tık üzeri yeteneğin de farkına varmıştır. Bu yüzden Mevlâna eserlerini Şemsten önce ve sonra değerlendirmek gerekir.
Unutulmayan mucitlerin, kaşiflerin, düşünürlerin bulduğu, keşfettiği tüm olgu ve bulgular yalnız olmalarından dolayıdır. Geride eşim kalır çoluk çocuğuma kim bakar diye düşünen bir Colomb veya tam deney sırasında şu vergiyi ödedin mi sorusuyla irkilen bir Einstein düşünülemez.
"Odandan çıkman gerekmez, masanda oturmaya devam et ve dinle. Dinleme bile, sadece bekle. Bekleme bile, gerçekten sakin ve yalnız ol. Dünya özgürce sunacaktır kendini sana. Maskesinden sıyrılmak için başka seçeneği yok, huşu içinde yuvarlanacaktır ayaklarının dibine..."
Yalnızlığı tespit ederken dikkatli olmak lazımdır. Etrafında az insan olan, facebook hesabında az sayıda arkadaşı olan yalnız, kambersiz düğün olmaz lafındaki kamber yalnız değil önermesiyle yola çıkarsak yolu daha baştan bulamayız. Kalabalık yerlerde internetiniz bile sağlıklı data alış verişi yapmaz. Son günlerde ABD sosyologlarının yaptığı bir araştırmaya göre IQ seviyesi düşük insanların kalabalık yerlerde daha mutlu oldukları sonucuna varılmıştır.
"Olabildiğince yalnız kalmalıyım. Başardığım ne varsa, yalnızlığıma borçluyum" Franz Kafka
...Eğer hala yalnızsanız Tanrıya isyan yerine teşekkür etmelisiniz...
Model- Yalnızlık Senfonisi...
Teoman- Yalnız Kalpler Sütunu
Devlet Kayıtlarında Yalnızlık: Türkiye'de yalnız yaşayanların, nüfusun yüzde 4'ünü oluşturdu. Tek kişilik hanehalkı sayısı 3 milyon 113 bin 496 olarak kayıtlara geçerken, toplam hanehalkı içindeki oranı da yüzde 14,4 oldu. Bu gruptaki kişilerin 564 bin 873'ü İstanbul'da, 227 bin 29'u Ankara'da, 225 bin 243'ü İzmir'de, 105 bin 288'i de Bursa'da ikamet ederken, tek kişilik hanehalkı oranı en yüksek il yüzde 23,5 ile Tunceli oldu. 25 bin 716 hanehalkının olduğu Tunceli'de yalnız yaşamayı tercih edenlerin sayısı 6 bin 43'ü buldu. Söz konusu şehri yüzde 22 ile Eskişehir ve yüzde 21,9 ile Gümüşhane izledi. Tek kişilik hanehalkı oranı en düşük il ise yüzde 7,7 ile Diyarbakır olarak belirlendi.
Orta halli bir Yahudi yün tüccarı olan Jacop'un, kırk (bazı kaynaklara göre 42) yaşındayken, kendisinden yirmi yaş küçük bir kadınla (Ameline) yaptığı ikinci evliliğinden dünyaya geldi. Tek odalı bir evde iki üvey kardeşle yaşamak Freud'un yaşına göre değerlendirildiğinde oldukça karmaşık bir ortamdı. Öyle ki üvey erkek kardeşleri Freud'un babası ya da Annesinin kocası olacak kadar yaşını başını almış kişilerdi, babasıysa büyükbabası olacak yaştaydı bu nedenledir ki kimin kimin nesi olduğu Freud için büyük bir bilmeceydi. Ameline'nin, Freud iki yaşındayken ikinci oğlunu doğurması kardeşi Julius'un 6 ay sonra ölmesi dar bir alanda doğum ve ölüm olaylarını aynı anda yaşayan küçük bir çocuk için rahatsız edici, uyarıcı hatta aşırı uyarıcı bir etkendi. bu nedenledir ki aile de olan yaş farkları ve denklikleri bazı Antisemitist çevrelerce Freud'un ensest ilişki ürünü olduğu konusunda kullanılır. Ekonomik bunalımdan dolayı ailesi Viyana'ya yerleşmek zorunda kaldığında, Freud henüz 4 yaşındaydı. 1938 yılına kadar burada yaşadı.
Üniversite yıllarında Yahudi düşmanlığıyla karşılaştı, okuldaki arkadaş çevresinden dışlandı. 1876 yılında fizyolojist Brücke'nin laboratuvarına girdi, burada anatomopatoloji ve insan sinir sistemi üzerine araştırmalar yaptı. 1881'de tıp öğrenimini bitirdi. 1883'te dönemin ünlü beyin anatomisi ve nöropatoloji uzmanı Dr. Theodor Meynert'in yönetiminde psikaytri kliniğinde asistan olarak çalışmaya başladı. 1884'te kokain üzerine bir inceleme yapmakla görevlendirildi. 1884'te kokainin analjezik özelliklerini keşfetti, anestezik niteliklerini ise sezinledi. (YaşamımvePsikanalız adlı yapıtında kokainin anestezik niteliklerini aslında bildiğini, yalnız tıp çalışmalarını bıraktığından dolayı bunların başkaları tarafından ortaya çıkarıldığını ileri sürer.)
Aldığı bir bursla 1885'te Paris'e gitti, Salpêtriê Hastanesi'nde, Jean Martin Charcot'nun yanında staja başladı. Burada histerininbelirtilerini, hipnotizma ve telkinin etkilerini gözlemledi. Charcot'dan çok etkilendi (Yaşamım ve Psikanaliz 'de Charcot'ya ne kadar düşkün olduğu görülür). Charcot'nun konferanslarını Almancaya çevirdi ve 1886'da yayımladı.
1886'da Paris'ten ayrılarak Berlin'e gitti. Burada çocuk nöropatolojisiyle ilgilendi. Viyana'ya dönerek özel hekimliğe başladı. 1886 ekim ayında 4 yıldır nişanlı olduğu MarthaBernays ile evlendi. Sinir hastalıkları ve histeri şikayetiyle kendisine başvuranlar üzerinde dönemin ünlü tedavi yöntemlerini, elektroterapi ve hipnotizmayı uyguladı. 1887'de Dr. Bernheim'in Telkin ve Telkinin Tedavideki Uygulamaları Üstüne adlı kitabını çevirdi.
Elizabet von R. adındaki bir kadın hasta kendisini serbestçağrışım yöntemine zorlayınca hipnozdan vazgeçti. 1892 - 1895 yılları arasında Charcot'nun Salı Günü Dersleri adlı kitabının çevirisini, savunma psikonevrozları üzerine bir makaleyi ve saplantılar ve fobiler üzerine başka bir makaleyi Breuer ile ortaklaşa hazırladı. Ancak tıp çevrelerince Histeri Üzerine İncelemeler hoş karşılanmadı. Bu yapıtta psikanalizin temel ilkelerine rastlanır.
1896 yılında babasının ölümü üzerine derin bir bunalıma girdi ve sistematik olarak kendini çözümlemeye başladı. Yine aynı yıl Breuer'le nevrozların cinsel açıdan açıklanması konusunda ters düşerek yollarını ayırdı. Histerinin cinsel etiyolojisi üzerine verdiği bir konferans skandala yol açtı. Bu dönemde W. Fliess'le yazışmaları, özçözümleme süreci, hayatı üzerinde önemli etkiler yarattı. (Bu yazışmaları Freud'un ölümünden sonra eşi ve kızı tarafından kamuoyuna duyurulmuştur. Freud psikanalize özel hayatını karıştırmak istemediğinden, kişisel kayıtlar bırakmamış, birçok yazışma ve mektubunu ölümünden önce yakmıştır.) Hayatının 10 yıl süren bu döneminde, Freud hem yandaş, hem öğrenci bakımından yalnız kaldı. Kendini hastaların tedavisine ve psikanalizin yaratılmasına yoğunlaştırdı. Bu sürecin sonucu olarak 1897'de Oedipus Kompleksi, 1900'de Düşlerin Yorumu (iki cilt) adlı eserler ortaya çıktı.
1908'te Viyana Psikanaliz Derneği kuruldu. Bu olay, Freud için bir dönüm noktasıydı, Yaşamım ve Psikanaliz kitabında buna büyük yer verdi. Ancak bu tarihten önce bile Freud'un çevresinde çözümlemenin giderek kurumlaştığı görülür. 1902'den sonra "Çarşamba Günleri Psikoloji Derneği", adı altında başta P. Federn, O. Rank, W. Stekel ve Alfred Adlerolmak üzere, Freud'un ilk yandaşları bir araya toplandılar. 1904'de E. Bleuer'le yazışmaya başladı. 1907'de Bleuer'in asistanı Carl GustavJung tarafından ziyaret edilir. Jung aynı yıl Zürih'te FreudDerneği'ni kurdu. Bu Freud için büyük bir başarıydı, zira psikanaliz artık ülke sınırlarının dışına çıkmıştı. Takip eden yıllarda Jung, 1. Psikanaliz Kongresi'ne katıldı ve psikanaliz üzerine konferanslar vermek üzere Freud ile birlikte ABD'ye yolculuk etti. Freud, 1910 - 1920 yıllarında PsikanalizÜzerine, BirParanoyaVakasıÖzyaşamÖyküsüÜzerinePsikoanalitikGözlemler: BaşkanScreber, TotemveTabu, Narsizmin İncelenmesineGiriş, YasveMelankoli adlı eserleri yayımladı.
1923'de kendisine üstçene ve damak kanseri tanısı kondu. İzleyen yıllarda 33 kez ameliyat oldu. Sürekli protez takması gerektiğinden dolayı uzun yıllar konuşma ve yemek yeme sıkıntısı çekti. 1938'de Naziler'in Viyana'ya girmesiyle birlikte en küçük çocuğu Anna ile birlikte Avusturya'yı terk etmek zorunda kalarak Londra'ya yerleşti. Ölümüne dek tedavi ve çalışmalarına burada devam etti.
Freud, prensipleri gereği kişisel hiçbir özel belge, anı defteri, mektup bırakmamış, hepsini yakmıştır. Bu nedenle, Freud'a dair ilk ve en kapsamlı bilgiler ilk olarak yakın dostu İngiliz psikaytr Ernest Jones'un 1953'te yayımlanan üç ciltlik Sigmund Freud'un Yaşamı ve Yapıtları adlı kitabıyla ortaya çıkarıldı.
1887-1902Berlin'deki Wilhelm Fliess'le arkadaşlık ve yazışma. Freud'dun, bu dönemde, ona yazdığı ve ölümünden sonra, 1950'de yayımlanan mektupları görüşlerinin gelişimine pek çok ışık tutmuştur.
1895Breuer ile birlikte, Histeri Üzerine Çalışmalar; olgu öyküleri ve Freud'un kendi tekniği betimlemesi.
1893-6 Freud'la Breuer arasında giderek artan görüş ayrılığı. Freud, savunma ve bastırma kavramlarını ve de nevrozun, ego ile libido arasında bir çatışmanın sonucu olduğunu getirir.
1895 Bilimsel bir ruh bilim projesi: Freud'un Fliess'e mektupları arasında bulunur ve ilk kez 1950'de basılmıştır. Ruhbilimi nöroloji terimleri ile anlatmak için başarısız bir girişim, ama Freud'un daha sonraki çoğu kuramının habercisidir.
1896Ruhçözümleme teriminin ortaya çıkışı. Babasının ölümü (80 yaşında).
1908 Ruhçözümleyicilerin ilk uluslar arası toplantısı (Salzburg'da).
1909 Freud ve Jung konferans vermek üzere ABD'ye çağırılırlar. Bir çocuğun ilk çözümlemesinin olgu öyküsü (küçük Hans beş yaşında) daha önce, erişkinlerin çözümlemesinden çıkarılmış olan sonuçların, özellikle de bebeklik cinselliği ile Oediepus ve iğdiş edilme karmaşasına ilişkin olanların desteklenmesi.
1921Grup Ruhbilimi. Egonun sistematik bir çözümsel incelenmesinin başlangıcı.
1923Ego ve İd. Bir id, bir ego ve bir de süperegoya bölünmesiyle aklın yapı ve işleyişinin büyük ölçüde düzeltilmiş tanımı. Kanser hastalığının ortaya çıkışı.
1925Kadınların cinsel gelişimi üzerine düzeltilmiş görüşler.
Freud, cinselliğin bebeklikten başladığını söyler. Ona göre meme emme ile elde edilen cinsel tatmin, annenin sütü kesildikten sonra parmak emme ile elde edilir. Daha sonra anüs bölgesini ellemek ve dışkıyı olabilecek en uzun süre bağırsakta tutmanın cinsel tatmin amaçlı yapıldığını, böylece bağırsak mukozasına uygulanan basınçtan cinsel tatmin elde edildiğini söyler. Zamanla gelişen çocuk, ana zevk kaynağı olan genital bölgenin, rastgele bir yere sürtünmesi veya yanlışlıkla elleme sonucu, o bölgenin verdiği cinsel tatmini keşfeder. Eğer kişide sorun yoksa ömür boyunca cinsel tatmin, genital bölgeden sağlanır. Eğer kişide bazı sorunlar varsa o takdirde, cinsel tatmin anal ve oral birleşmelerden sağlanmaya çalışılır.
"Hiçbir erkek,cinsel ilişki kurmak istemeyeceği bir kadınla yakın arkadaş olmaz" önermesi Freud'a aittir. her erkek ve her kız ergenlik çağında bulunduğu ortam ve çevresinde birisine karşı cinsel istek duyar.
FREUD AFORİZMALARI
1. Yaşamın amacı ölümdür.
Bunun farkında olan insan, hiçbir cesaret gösterisinden kaçınmaz. Bu yüzden hayatın en büyük gerçeği ölümdür.
2. İnsanın sağlığını koruyan iki faktör vardır. İşini sevmesi ve hayatı sevmesi.
Öleceğiz diye hiç yaşamayacak değiliz. Zaten yaşadığımızı varsayarsak ölebiliriz. Çiçekleri, ağaçları, yağmuru, yağmur sonrası toprak kokusunu sevebiliriz. Hayatta sevilecek şeylerde var elbet. Bardağın ne boş tarafını ne de dolu tarafını görelim, bardağı olduğu gibi görelim. İş meselesi insanı ya köle ya da vezir yapacak konulardan biridir. İstemediğin bir işte çalışmanın acısı serçe parmağı çarpmaktan bile fenadır. Çünkü çarpmanın acısı birkaç dakika,sevmediğin bir işte çalışmanın acısı ömür boyu sürer. Sevdiği bir işi yapan adam ömür boyu çalışmak zorunda kalmaz...
3. Zayıflıklarımız gücümüzdür.
Düşmanlarımızın bizi yıkabileceği tek nokta elbette ki zayıflıklarımızdır. Bir insan zayıflıklarını kabul eder,benimserse karşısındaki insanın ona karşı kullanabileceği bir koz kalmaz. Güçsüz olduğumuz noktayı kabullenerek kendimizi güçlü kılabiliriz. Buna benzer Nietzsche'nin "Çelişkilerimiz, umutlarımızdır." sözü de hayatın bir gerçeğidir.
4. Aşk yoktur,libido vardır.
Bu yargı sahibinin nörolog, psikolog, bilim adamı, filozof, psikiyatr ve psikanalizci olması sebebi ile önemlidir. Bu yüzden hayatın bir gerçeği olarak kabul edilebilir hem böylece daha az üzülebiliriz.
5. İnsan sanılandan çok daha ahlaklıdır ve hayal edilemeyecek derecede ahlaksızdır.
Hayatta her zaman iki yol vardır. Siz hangisini seçerseniz seçin diğer yolu tercih eden birini eleştirmek akıl işi değildir ve bunu ancak bir hayatsız yapabilir.
6. Rüyalar, bilinçaltına giden kral yoludur.
İnsanın bir diğer önemli unsuru bilinçaltıdır. İnsanın kendini keşfetmesi için çok büyük bir öneme sahip olduğunu düşünüyorum o yüzden size uyumayı sevdiğiniz kadar rüya görmeyi de sevmeyi tavsiye ediyorum.
7. Sinir hastalığı belirsizliğe tolerans gösterememektir.
Emin olamamak kadar çirkin ve bir o kadar güzel bir duygu yoktur. Ama bu durum bazılarımızı farklı etkileyebilir.
8. İnsan saldırılara karşı kendini savunabilir, ama iltifatlara karşı savunmasızdır.
Birçoğumuz eleştirilmeye gelemeyiz ve eleştirildiğimiz anda karşımızdakinin zayıf yönlerini bulup onu yaralamaya başlarız.
9. Kadınları anlamak için, bir labirenti düz yola çevirmek gerekir.
Aslına bakarsanız bu bir gerçek değil. Belki de sorun erkeklerin kolay anlaşılmasıdır.
10. Güç ve güveni hep dışımda aradım. Ama bunlar insanın içinden gelir. Ve her zaman oradadırlar.
Özgüvenmek, özüne güvenmek. Bunlar insanı egoist yapmadığı sürece bir insanda bulunması gerek önemli unsurlardır.Her şey bizim elimizde, bu her zaman böyleydi. Neyi nasıl düşünmek istiyorsak öyle düşündük, ne kadar duymak istiyorsak o kadar duyduk, ne kadar görmek istediysek o kadar gördük. Bize göre bardak ya dolu ya da boş olmalıydı. Hiçbir şeyi olduğu gibi kabul edemedik, kabullenemedik. Anlatıldığı kadarını anlamadık ama buna rağmen her seferinde üzüldük, bedbaht olduk. İşte bunun sebebi güvensizlikti çünkü eğer kendimize ve gücümüze inansaydık her şeyi anlatıldığı kadar anlar, gösterildiği kadar görürdük.
FREUD HAKKINDA İLGİNÇ BİLGİLER:
1- Freud kokaini hem seviyor hem de tedavi için kullanıyordu
Kokainin yan etkileri ve bağımlılık yarattığının keşfinden önce hemen hemen herkesin evinde kokain vardı ve kullanımı oldukça yaygındı. Freud ise kokainin antidepresan olarak kullanılması için çalışmalar yapıyordu. Kokainin zararlı yanları ortaya çıkınca Freud'un kariyeri de zedelendi.
2- Kadınlara çok güvenmiyordu.
Freud için bu konuda kadın düşmanı da diyebiliriz. Erkek cinsel organına sahip olmadıkları için kadınların kıskanç olduğunu ve kadınların karar verirken adil kararlar almadıklarını düşünüyordu.
3- Sevdiği kadınla evlenmek için doktor oldu
Kadınlarla ilgili tüm anlattıklarına ters düşse de 26 yaşındayken aşık olduğu 21 yaşındaki Martha Bernays ile evlenebilmek için çok para kazandırmayan laboratuvarını bırakıp doktor oldu.
4- Muhtemelen "Bazen bir puro sadece bir purodur" lafını söylemedi.
Her şeyi cinsel organa benzettiği için böyle bir soruyla karşılaştığı ve sembolik bir anlamı olmadığını anlatmak için de bu cümleyi kurduğu söylense de bunun bir gazetecinin uydurması olduğuna inanılıyor.
5- Kanserle savaşında 30'dan fazla ameliyat geçirdi
Ağız kanseri olan Freud'un hayatı hastalıkla büyük bir savaşla geçti.
6- Erkek çocuğun anneye, kız çocuğun babaya aşık olduğunu söyleyen teorileri vardır
Oedipus isimli babasını öldürüp annesiyle evlenen mitolojik Yunan kralının hikayesiyle adlandırılan Oedipus kompleksine göre her erkek annesine karşı aşk besler ve bu yüzden babasından nefret eder. Bunun tam tersi Electra kompleksidir, bunda da kız çocuklarının babaya aşık olması konu edilir.
7- Rutin hayatı olanlara obsesif dese de 50 yıl boyunca aynı hayatı yaşadı
Saat 7'de kalktı, 9'da hastaları ile görüşmeye başladı, akşam ailesi ile yemeğini yedikten sonra ufak bir yürüyüş yaptı. Günde 20 adet içtiği sigarasını bile hep aynı yerden aldı.
8- Psikanalizin kurucusu olarak bilinir
Konuşarak tedavi gibi yöntemlerle hastanın bugünkü yaşadıklarının geçmişteki temel nedenleri ve toplumsal nedenleri gibi birçok konuya eğilen psikoloji dalı. Freud 1890'larda Viyana'dayken histerik hastalara çare ararken bu yönteme başvurmuştur.
9- İnsanın iç dünyasını ID, EGO ve SUPEREGO ile tanımlar
Freud'a göre ID, yabani ve içten gelen istekleri temsil eder. Superego ise toplumun temel yargılarına sahip, bireyin isteklerini es geçen bir yapıdadır. Ego ise bu ikisi arasında bir denge kurma uğraşı içerisindedir.
10- Naziler Viyana'yı işgal ettiklerinde sürgün edildi.
O sadece kitaplarının yanması ve sürgün ile kurtarsa da 4 kız kardeşi toplama kamplarında öldü.
11- Freud'a göre rüyalar bir dilek gerçekleştirme yeridir.
12- Onunla aynı çağda yaşayan kadın psikologlar onun vajinayı kıskandığını düşünür.
O kadınların penise sahip olmadıkları için belli yeteneklerden uzak olduğunu düşünse de onunla aynı çağda yaşayan kadınlar; onun hamile kalma yeteneğini ve vajinayı kıskanan bir erkek olduğunu dile getirmişlerdir.
13- Bilinçaltının gücüne inanır
Freud'a göre bilinçaltı yani unconcious mind davranışlarımızın altında yatan buz dağının görünmeyen kısmıdır. Çalışmalarında daha çok bilinçaltına yönelmiştir.
14- Küfrün insanlık için hayırlı olduğunu düşünüyordu
"Tarihteki ilk medeni insan, karşısındakini mızrakla öldürmek yerine ona küfretmeyi seçendir." sözü oldukça açık bir ispatı.
Rüyaların yorumlanması; zihnin bilinçsiz aktivitelerine giden kraliyet yolunun bilgisidir.
Değişik çevirisi: Rüyaların yorumlanması; zihnin bilinçsiz aktivitelerine giden muhteşem yolun bilgisidir.
Psikanaliz Üzerine (1915-1917)
Bilim önceden görülmeyen yetkinleştirmelere elverişli olduğu halde, dinsel dünya görüşü öyle değildir; bu anlayış başlıca bölümlerinde değişmez kalmaktadır; eğer yanlışsa hep öyle kalacaktır. Her zaman bizim dış dünya karşısındaki bağımsızlığımızı anlamaya bilim girişecektir; din ise gücünü bizim içgüdüsel isteklerimızi karşılamak olgusundan alan bir yanılsamadır.
Evet, bilim ağır ağır, güçlükle, el yordamıyla ilerliyor, bu yadsınamaz, buna bir şey yapamıyoruz. Karşıtlarımız olan efendilerin bundan hoşnut görünmelerinde şaşılacak ne vardır?
Ego ve İd (1923)
Ego’nun, dış dünyanın doğrudan etkisi ile modifiye edilmiş id’in [en ilkel benliğin] bir parçası olduğunu görmek kolaydır.
Rüyaların yorumlanması; zihnin bilinçsiz aktivitelerine giden muhteşem yolun bilgisidir.
Bir İlüzyonun Geleceği (1927)
Dinsel doktinler... tümü ilüzyonlardır, kanıt kabul etmezler ve hiçbir kişi onları doğru kabul etmeye ya da inanmaya zorlanamaz.
Tanrı, abartılmış bir baba figüründen başka bir şey değildir.
God is nothing but an exaggerated father figure - The Future of an Illusion
Hoşa gitmeyen bir fikrin doğru olmadığını düşünmek insanın doğasında var. Eğer bir fikir bir insanın hoşuna gitmiyorsa, o zaman o kişinin o fikir aleyhinde argümanlar bulması hiç de zor olmayacaktır.
Erkek sevdiği zaman arzu yoktur; arzuladığı zaman ise, aşk yoktur.
Eğer bir adam herhangi bir dini öğretinin öne sürdüğü tüm saçmalıkları sorgulamaksızın kabul ediyor ve hatta bunlar arasındaki çelişkileri görmezden geliyorsa, o zaman bu adamın zekasından şüphe edebiliriz.
Tıpkı bir generalin ordusunu harekete geçirmeden önce bir harita üzerinde minyatür figürleri hareket ettirmesi gibi düşünmek de fazla enerji sarf etmeden deneyler yapmaktır.
Yetişkin bir kadının cinsel hayatı, psikoloji bilimi için "karanlık bir kıta"dır
Elde ettiğimiz başarıların peygamber veya tanrıların başarılarıyla boy ölçüşebileceğini zannetmiyorum. Nitekim Meryem Ana'nın mucizelerine inanan insan sayısı, bilinçdışının varlığına inanan insan sayısından çok çok daha fazla.
Çalışmaktan aldığım zevki başka hiçbir şeyden almıyorum.
Hem psikolojik hem de biyolojik anlamda, insanlarda ne saf bir erkeksilik ne de saf bir kadınsılık vardır.
Eğer öpecek bir şeyiniz yoksa, sigara içmeniz kaçınılmazdır.
Sözleri
Kaynaklı
Ne biçim ilerleme kaydediyoruz. Orta Çağda olsa beni yakarlardı. Şimdiyse kitaplarımı yakmakla yetiniyorlar.
Bir kişiye karşı tümüyle dürüst olmak iyi bir tedavi edici uygulamadır.
Görecek gözü ve işitecek kulağı olan kişi hiçbir ölümlünün sır tutamayacağına kendini ikna edebilir. Dudakları sessiz kalsa, parmak uçları çıtlatır; her gözeneği onu sızdırarak ifşa eder.
Ne biçim ilerleme kaydediyoruz. Orta Çağda olsa beni yakarlardı. Şimdiyse kitaplarımı yakmakla yetiniyorlar.
Kaynaksız
Adaletiaklın yardımı olmadan kullanmak imkansızdır.
Amerika bir hata, dev bir hata.
Annesinin gözdesi olan erkek hayatı boyunca bir kahraman gibi hisseder.
Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun.
Bilgi hazinelerine ulaşabilen insanların sayısı ne kadar artarsa, dini inançlardan kopuş da o kadar yaygınlaşır.
Bilinç, hayatın zalim gerçeklerine karşı iki temel savunma geliştirir: "kaygılı gerçek" ve "inkâr".
Bir gün zekâ -bilim zihniyeti, akıl- insanların psişik yaşamında diktatörlüğü başarabilsin! Bizim en ateşli isteğimiz budur.
Bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır. Bir insan bir yere hiç bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır.
Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinizde ilk vazgeçeceği kişi siz olursunuz.
Bir objeye duyulan sevgi, ona sahip olma isteğinden gelir.
Bir puro, bazen sadece bir purodur.
Birbirimize ne kadar yakınlaşırsak yakınlaşalım en sonunda arada kapatılamaz bir boşluk kalacaktır.
Birine duyduğunuz sevgi ve sinir doğru orantılıdır. En çok sevdiğiniz insana herkesten çok sinirlenirsiniz.
Cinsel dürtünün çocuklukta bulunmadığı ve ancak ergenlik döneminde uyandığı genel olarak kabul edilmiştir. Bu, sonuçları bakımından ağır bir yanılgıdır. Çünkü cinsel yaşamın temel koşulları karşısında içine düştüğümüz bilgisizlik bundan ileri gelmektedir. Çocuğun cinsel gösterilerinin derinliğine inersek, cinsel dürtünün ana çizgilerini açığa çıkarırız; bu dürtünün evrimini anlarız ve nasıl çeşitli kaynaklardan çıktığını görürüz.
Dil sürçmesi yoktur; bilinç altında saklanılan bir gerçeğin, bilinçsiz bir anda ağızdan kaçırılması vardır.
Din, toplumsal obsesyonlarımız; obsesyonlarımız ise bireysel dinimizdir.
Dinsel doktinler... tümü ilüzyonlardır, kanıt kabul etmezler ve hiçbir kişi onları doğru kabul etmeye ya da inanmaya zorlanamaz.
Dinler, kendilerini sevgi ve merhamet dini olarak tanımlasalar dahi, onlara inanmayan insanlara karşı sert ve acımasızdırlar.
Dinlerin son zemini, insanın çocuksu çaresizliğidir.
Düşünebilen herkesin insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği manasına gelmiyor ne yazık ki.
En az ahlak kadar ahlaksızlık da dinde her zaman kendine yer bulmuştur.
En sonunda insan hastalanmamak için sevmek zorunda kalır.
Ensest ilişki, insanın içinde uyuyan bir yaratıktır. Ve bu yaratık hiçbir zaman uyanmaz. Ancak bazen, uyurken, çok şiddetli horlayabilir.
Evrendeki en büyük gösteri sen aklını keşfettiğin an başlar.
Gerçek anlamda ikinci sınıf muamelesi gören tek organ, körelmiş penis; diğer adıyla, kadınlardaki klitoristir.
Gittiğim her yerde, benden önce oraya gitmiş bir şair buldum.
Güç ve güveni hep dışımda aradım. Ama bunlar insanın içinden gelir. Ve her zaman oradadırlar.
Hayır, bizim bilimimiz yanılsama değildir. Ama bilimin bize veremediğini başka bir yerden alabileceğimizi sanırsak, yanılsamanın ta kendisi olacaktır.
Henüz yanıtlanamamış ve kadın ruhuyla ilgili otuz yıl süren araştırmalarıma karşın benim de yanıtlamayı başaramadığım çok önemli bir soru var: Kadın ne ister?
Hiç süphesiz kader, seni hastalığından kurtarmayı benden daha kolay yapacaktır. Ama, senin histerik acılarını ikimizin ortak bir umutsuzluğuna dönüştürebilirsem, bu işten kazançlı çıktığına sen de kendini inandırabileceksin.
Hiçbir erkek birlikte olmak istemeyeceği bir kızla yakın arkadaş olmak istemez.
İnsan mutlu olmak ister; bu yüzden berbat haldedir.
İnsan saldırılara karşı kendini savunabilir, ama iltifatlara karşı savunmasızdır.
İnsanın özünde acıdan kaçış, zevkli olanı, haz vereni arayış vardır.
İnsanın ve hayvanın cinsel gereksinimlerini açıklamak için biyolojide bir "cinsel dürtü"nün varlığı kabul edilir; aynı şekilde, açlığı anlatmak için bir beslenme dürtüsü varsayılır. Bununla birlikte halk dilinde, cinsel gereksinim için açlığın karşılığı bir kelime yoktur. Bilim dili ise "libido" terimini kullanır.
İnsanların çoğu özgürlüğü gerçekten istemezler; çünkü özgürlük sorumluluk gerektirir ve insanların çoğu da bundan korkar.
İsmini unuttuğunuz kişi hakkında muhakkak olumsuz bir düşünceniz vardır.
İstediğin şeyi elde edemiyorsan, elde ettiğin şeyi isteyeceksin.
Karar vermek, haziran ayında gök kuşağı görmek gibidir.
Kavga etmek yerine küfretmeyi seçen ilk insan uygarlığın kurucusuydu.
Kedilerle geçirilen zaman, boşa harcanmış değildir.
Kendini öldürme arzusu, daha derinde; başkalarını öldürme arzusunun projeksiyonudur.
Kimsenin insanlığın saldırganlık eğilimini baskılayabilme olasılığı yoktur.
Kültüre doğru ilerlerken, İnsan, hayvanlara karşı baskıcı bir konum elde etti. Ancak bu üstünlüğünden memnun olmadığı için kendi doğası ve onların doğası arasında bir uçurum yarattı. Onlarda akıl olduğunu reddetti, kendisinin ölümsüz bir ruhu olduğunu söyledi, kendisi ve hayvanlar alemindeki bağı yok etmesine izin veren ulvi bir kökten geldiğini iddia etti.
Kültürel doğrularımızla sağlanan bilginin tümü arasında doğruluğu en az kanıtlanabilmiş unsurlar, tam da bizim için en fazla önem taşıması gereken ve evrenin bilmecelerini çözme,yaşamınacılarına katlanmamızı sağlama görevi üstlenmiş unsurlardır.
Sinir hastalığı belirsizliğe tolarans gösterememektir.
Siz cevaplar bulmaya çalışıyorsunuz, biz ise daha çok soru sormak niyetindeyiz.
Tüm kalbimle şuna inanmaktan kendimi alamıyorum: Birkaç istisna dışında, sevgili insan kardeşlerim beş para etmez, değersiz varlıklardır.
Uygarlaşmış toplum, insanın insana duyduğu düşmanlık hislerinden dolayı, sürekli bir dağılma ve parçalanma tehdidi altındadır.
Yaşam belirtisinin kökenindeduygulanma vardır, duygulanmanın da temeli aşktır.
Yaşamın büyük bir değeri yoktur, fakat ondan başka şeyimiz de yoktur.
Yaygın inanışa göre, insanların cinsel hayatı, kendi cinsel organlarını karşı cinsten birinin cinsel organlarıyla birleştirme çabasından ibarettir.
Zamanın akışı içinde insanlık,bilimin ellerinden gelen darbelerle iki kez, naif özsevgisinin incinmesinin acısını yaşamak zorunda kalmıştır: Birincisi,dünyanın merkezi olmadığını, akıl almaz büyüklükte bir dünyalar sistemi içinde sadece bir nokta olduğunu anladığında… İkincisi, biyolojik araştırmalar özel yaratılmışlık ayrıcalığını elinden alıp soykütüğünü hayvanlar alemine düşürdüğünde…
Zayıf noktalarınızdan güçlü taraflarınız doğacaktır.
Hakkında Söylenenler
Çok keskin bir vizyonu vardı, hiçbir illüzyon onu teskin edecek bir biçimde uyutmadı, kendi düşüncelerindeki ekseriyetle abartılı inancı hariç. - Albert Einstein
Freud aydınlanma felsefesinin son temsilcilerinden biriydi. O, aklın; güçlü bir insanın sahip olduğuna ve onu karışıklıktan ve çürüyüşten kurtarabildiğine gerçekten inanmıştı. -ErichFromm
Freud'un Tek Ses Kaydı
Profesyonel etkinliğime
nörotik hastalarıma çare bulmak için başladım. Bilinçaltına ilişkin yeni bazı
önemli gerçekler keşfettim. İnsanlar benim gerçeklerime inanmadılar ve
teorilerimi sevimsiz buldular. Sonunda ben kazanıyorum ama mücadele daha sona
ermedi.1938